MERT SAYAN – HABER MERKEZİ

İstihbarat operasyonlarında son yıllarda kullanılan biyolojik ve elektromanyetik silah teknolojileri, bazı doğal görünen ölümlerle ilgili kamuoyunda soru işaretleri yaratıyor. 

Özellikle kalp krizi benzeri etkiler yaratan cihazlar, frekans tabanlı müdahale yöntemleri ve kimyasal ajanlar, modern suikast tekniklerinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Sırrı Süreyya Önder’in sıra dışı kalp rahatsızlığı sonrası sosyal medyada ve bazı çevrelerde dile getirilen suikast iddiaları kamuoyunda tartışma yarattı. 

Bu teknolojilerin varlığı uzun süredir bilinse de bunların hangi durumlarda ve ne ölçüde kullanıldığı hâlâ net değil. Kamuoyunu meşgul eden bazı ani ölüm vakaları, bu tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.

İstihbarat uzmanı Gazeteci-Yazar Erdal Şimşek, Önder’in ani kalp kriziyle ilgili ortaya atılan suikast iddialarını Samimi Haber’e değerlendirerek; “25 yıldır tanıdığım Sırrı Süreyya, ağır sigara tüketen, kronik damar hastalıkları bulunan bir sanatçıydı. Toplumun her iki kesiminden gelen baskılar ve hassas yapısı, kalbinin bu yükü kaldırmasını engelledi. Ben bunun doğal bir olay olduğuna inanıyorum” diye konuştu.

TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, ‘terörsüz Türkiye’ süreci kapsamında DEM Parti adına İmralı Heyeti'nde yer aldı ve PKK elebaşı Abdullah Öcalan ile görüşmeler gerçekleştirdi. Bu süreçte, terör örgütü PKK’nın silahsızlanması ve örgütün feshedilmesine yönelik çalışmalar yürüttü.

“İSTİHBARAT SERVİSLERİNE HAKARET”

Önder’in kalp rahatsızlığıyla ilgili ‘MİT ajanı’ suçlamaları ve dış müdahale spekülasyonlarına dikkat çeken Şimşek, bu iddiaların Türk istihbarat servislerine hakaret olduğunu altını çizdi. Bu tür iddiaların, istihbarat servislerimizi suçlamak olduğunu ifade eden Şimşek, şunları söyledi: “Türk Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), emniyet ve jandarma gibi iç güvenlik birimleri, dünyada DAEŞ’e karşı en başarılı operasyonları gerçekleştiren bir güce sahip. Türkiye’nin kaderini yüzde 90 etkileyecek bir olayda aktörleri koruyamamak gibi bir durum kabul edilemez”.

“KALP KRİZİ SİLAHLARI VAR” 

Şimşek, istihbarat servislerinin kalp krizi silahları veya benzer teknolojilerle suikast düzenlediği iddialarına da değindi. Bu tür yöntemlerin 20. yüzyılın başlarından beri var olduğunu belirten Şimşek; “1940’lardan itibaren siyanür hapları, elektroşok cihazları, kimyasal maddeler ve günümüzde elektromanyetik cihazlar kullanılıyor. Ses dalgaları veya frekans teknolojileriyle hedefin farkına varmadan müdahale edilebiliyor. Ancak, bu teknolojiler her zaman kullanılabilir olsa da Sırrı Süreyya’nın rahatsızlığıyla böyle bir yöntemin kullanıldığına ihtimal vermiyorum” şeklinde konuştu.

“TEKNOLOJİ VAR, AMA OLAY DOĞAL”

İstihbarat teknolojilerinin hâlâ aktif olduğunu kabul eden Şimşek; “Bu tür cihazlar, kimyasal yöntemler veya frekans teknolojileri her zaman kullanılabilir. Ancak, Sırrı Süreyya Önder’in kalp rahatsızlığının bir suikast girişimi ile bağlantısı olduğuna inanmıyorum. Yoğun sigara kullanımı, kronik hastalıkları ve yaşadığı baskılar, onun dünyasının bu yükü kaldırmasını engelledi” ifadelerini kullandı.

GEÇMİŞTE HANGİ BENZER OLAYLAR YAŞANDI?

Rusya’da 2000 yılında Vladimir Putin’in devlet başkanlığına seçilmesinin ardından şiddetlenen iktidar mücadelesi, birçok iş adamı ve istihbarat görevlisinin ülke dışına kaçmasına yol açtı. Bir kısmı İngiltere’ye yerleşen bu kişilerden bazıları, şüpheli şekilde hayatını kaybetti. 

En dikkat çeken olaylardan biri, eski Rus istihbarat görevlisi Alexander Litvinenko’nun 2006 yılında Londra’da radyoaktif bir madde olan polonium-210 ile zehirlenerek öldürülmesiydi. İngiltere'deki soruşturmalarda, Litvinenko'nun ölümüne Rus devletinin karıştığı ve büyük ihtimalle Putin’in talimatıyla öldürüldüğü iddia edildi.

Litvinenko’nun eşi Marina Litvinenko, ölümünden sonra yaptığı açıklamada, benzer bir suikastın gerçekleşmesinin, Rusya’daki durumun değişmediğini göstereceğini belirtti. 

Bunun dışında, 2012 yılında Alexander Perepilichny’nin de İngiltere’de kalp krizi sonucu öldüğü, ancak otopside kalp krizine yol açan bitkisel bir maddeye rastlandığı belirtildi. Perepilichny, Putin'in çevresindeki isimlerin zenginleşme yöntemlerini ifşa etmeye hazırlanıyordu.

ROBERT BOOTH NİCHOLS (2011)

Amerikalı işadamı Robert Booth Nichols, 2011 yılında ABD’de evinde ölü bulundu. Nichols, bir süre önce hükümet ve güvenlik servisleriyle ilgili hassas bilgilere sahip olduğuna dair şüpheler uyandırmıştı. Ölümünün hemen ardından yapılan otopsi, kalp krizi nedeniyle öldüğünü belirlese de, bazı yorumcular, yüksek profilli kişilerin ölümünden önce daha fazla dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Nichols’ın ölümünün şüpheli olmasının nedeni, özellikle eski CIA ve FBI bağlantıları olan bir kişi olmasıydı. Bu tür bağlantıları nedeniyle bazı araştırmacılar, onun ölümünün yalnızca kalp krizinden değil, aynı zamanda bir müdahaleden kaynaklanmış olabileceğini öne sürdü.

YASSER ARAFAT’IN ÖLÜMÜ (2004)

Filistin'in eski lideri Yasser Arafat, 2004 yılında şüpheli bir şekilde hastalanarak ölüm döşeğine yatmıştı. Arafat, aniden hastalanmış ve Fransa’ya sevk edilmişti. Uzun süre süren hastalık süreci ve yapılan testlerin ardından, Arafat’ın ölümüne neyin sebep olduğuna dair net bir açıklama yapılmadı. Bunun üzerine, bazı uzmanlar, Arafat’ın ölümünün radyoaktif bir madde ile zehirlenmiş olabileceğini öne sürdüler. 2012 yılında yapılan bir incelemede, Arafat’ın vücudunda yüksek seviyelerde polonyum-210 bulunduğu tespit edildi. Polonyum-210, aynı zamanda Alexander Litvinenko'nun öldürülmesinde kullanılan bir maddeydi. 

KALP KRİZİ SİLAHLARI

Soğuk Savaş döneminde CIA'in ‘kalp krizi silahı’, MKNaomi projesi kapsamında geliştirilen gizli bir suikast aracıydı. Normal bir tabancayı andıran bu silah, mermi yerine saksitoksin içeren dondurulmuş bir pelleti ateşliyordu. Pellet, hedefe isabet ettiğinde vücutta küçük bir delik bırakıyor, hızla çözülerek nörotoksini kana salıyor ve kurbanın solunum yeteneğini felce uğratıp ölümüne yol açıyordu. Ölüm, doğal bir kalp krizi gibi görünerek suikastı gizliyordu. 1975'te CIA Direktörü William Colby'nin Kongre'de silahı açıklaması, biyolojik silahların etik ve yasal sınırları üzerine yoğun tartışmalara neden oldu.

Gıda güvenliğinde sorun büyük...  "Sağlıksız gıda ihraç edilemeyince iç piyasaya sürülüyor" Gıda güvenliğinde sorun büyük... "Sağlıksız gıda ihraç edilemeyince iç piyasaya sürülüyor"

SAKSİTOKSİN NEDİR?

Saksitoksin güçlü bir nörotoksindir ve en iyi bilinen paralitik kabuklu deniz hayvanı toksinidir. Saksitoksinin insanlar tarafından yutulması, genellikle zehirli alg çoğalmaları ile kirlenmiş kabuklu deniz hayvanlarının tüketilmesi, paralitik kabuklu deniz hayvanı zehirlenmesi olarak bilinen hastalıktan sorumludur.