Depremden önce yediğimiz bir yemeği yazacağım.
“Memleketin bunca sorunu varken bu yazılır mı” diye suçlayacaksanız sadece beni suçlayın.
Bu sadece beni ilgilendirir öteki arkadaşlarımı bağlamaz.
 
MEDYA ÇETESİ DEMEK 
İÇİN BİN ŞAHİT LAZIM

 
“Medya çetesi” diyerek tabi ki şaka yapıyorum. 
Çünkü  çete demek için bin şahit lazım. 
Menfaat ve görüş ortaklığı sıfıra yakın bir dörtlü bu. Böyle bir günde bu yazının yazılması konusunda bile görüş farklılığımız var.
Yani bizimki sadece  arkadaşlık…
Bu arkadaşlık neredeyse 30 yıla yaklaştı.
 
EN GENCİMİZ 46 EN 
YAŞLIMIZ 78 YAŞINDA

 
En gencimiz Oray Eğin.
46 yaşında.
En yaşlımız benim. 
8 Nisan’da 78 yaşıma girdim.
Sedat Ergin 68, Serdar Turgut 69 yaşında…
Oray Eğin hayatının yarısını New York, yarısını Paris’te geçiriyor.
Türkiye’ye her gelişince bu dört arkadaş buluşup yemek yiyoruz.
 
TÜRK MEDYASINDAKİ EN İYİ 
DEDİKODULARI HANGİMİZ BİLİR

 
Her birimiz çok ayrı karakterde dört kişiyiz.
Üçümüz hayatımızın bir döneminde Hürriyet’te çalıştık.
Üçümüz genel yayın yönetmenliği yaptık.
Oray ise hep köşeyazarı oldu.
Oray dünya medyasını en iyi izleyen, önde gelen medya kuruluşlarının arka odalarının dedikodularını en iyi bilenimizdir.
Hayret bir şeydir, Türkiye’de yaşamadığı halde, Türk medyası hakkındaki en yeni dedikoduları da yine ondan öğreniriz.


 
MİYAZAKİ KARESİNİN 
DOĞDUĞU GALLADA YEMEĞİ

 
İlk yemeğimizi geçen yıl Peninsula Oteli’nin terasındaki “Gallada” Restoranda yedik.
Orada çektirdiğimiz fotoğraf bizim küçük çetemizin sembolü oldu.
Çünkü Oray o fotoğrafın, ünlü Japon çizer Miyazaki’nin çizgilerine benzer  bir AI(Yapay Zeka) uygulamasını yaptı.
O fotoğraf artık bizim sembolümüz.
Grubumuzun adı da Miyazaki Grubu oldu.
Oray ayrıca benim Los Angeles’te Oscar töreni sırasında Marilyn Monroe benzeri bir kadınla çektirdiğim fotoğrafı da Ten Ten çizeri Hergetarzında stilize etti.
 
MİYAZAKİ ÇETESİNİN 
SON YEMEĞİ BEBEK’TE

 
Son yemeğimizi geçen Pazartesi akşamı Bebek’in yeni bir mekanında yedik.
Son günlerde kimi görsem bana eski Poseidon’un yerine açılan “Paraliaki’den” bahsediyor.
Stay Otelleri’ni yaratan Muzaffer Yıldırım’ın Bebek’teki yeni balıkçı restoranı burası.
Ünlü restoranlar İstanbul’dan Bodrum’a gidip şube açarlar.
Ama Paraliaki Bodrum’dan İstanbul’a gelen bir restoran.
 
BODRUM CENNET KOY’DAN 
BEBEK’E GELEN PARALİAKİ

 
Geçen yaz Bodrum’un yükselen bölgesi Cennet Koy’da açıldı ve çok konuşuldu.
Muzaffer Yıldırım aynı yerde bir de “Bobo ByThe Sea” adlı oteli de açtı geçen yaz.
İşte oradaki başarı hikayesi şimdi İstanbul’a taşındı.
O akşam ilginç bir Bebek deneyimi yaşadık.
 
AKŞAM ÜZERİ İÇKİSİ CELEBRİTİES
KULÜBÜNDE YEMEK PALİAKİ’DE

 
Akşamüzeri içkisini, yine Muzaffer Yıldırım’ın işlettiği Bebek Oteli’nin barında aldık.
Burası artık İstanbul’un “Celebrities Kulubü” oldu.
İş dünyasının, medyanın, sanat çevrerininintanınmış kişilerinin buluşma yeri.
Boğazın üstündeki teras gerçekten yaz kış açık mekanda güzel bir buluşma imkanı sağlıyor arkadaş gruplarına.
Ama yer bulması en zor mekan bile diyebilirim.
Biraz Londra’nın üyeli kulüplerine benziyor.
 
BEBEK BARDA MASANIN 
ÜZERİNDE DÖRT TRUMP KİTABI

 
O gecenin özel bir nedeni daha vardı.
Serdar Turgut’un yeni kitabı “Trump ve Zamanın Sonu” o gün çıkmıştı.
Hepimize birer kopya imzalamış ve orada verdi.
Kitabın içeriğini biliyorum.
Çünkü Serdar Turgut daha önce 10 Haber’deki yazılarında bir bölümünü yayınladı.
Ayrıca bir çok televizyon programında da bu kitaptaki görüşlerini aktardı.
 
ŞÖHRETLER KULÜBÜNDE 
ARMAGEDON TARTIŞMASI

 
Serdar Trump’ın gelişi ile dünyada “ArmagedonSavaşı’nın başlayacağına “ inanıyor.
Amerikalı Evangelistlerin devleti ele geçirdiğini ve bunun sonunda bir Türk-İsrail savaşının patlayacağını anlatıyor.
Tabi masada Amerika’yı bilen iki kişi daha vardı.
Sedat Ergin yıllarca Hürriyet’in Washington temsilciliğini yaptı.
Oray Eğin ise yıllardır New York’ta yaşıyor.
 
KOMPLO TEORİLERİNDE EROL 
MÜTERCİMLERİ BİLE GEÇTİN

 
Ben komplo teorilerine zerre kadar itibar etmeyen bir anlayışa sahibim.
Armagedon Savaşı konusunda görüşümü sadece şu cümleyle ifade ettim:
“Serdar, komplo teorisi uzmanlığında bayrağı Erol Mütercimler’in elinden aldın.”
O ise bu konuda beni çok küçümsüyor…
Ama nedense Serdar ve Sedat ta konuya fazla girmediler.
Sadece şunu söyleyeyim.
Böyle komplo teorilerine düşkün okuyucular için son derece güzel yazılmış bol bilgi ve dedikodulu bir kitap.
 
MUZAFFER YILDIRIM’DAN 
SON BODRUM HABERLERİ

 
Orada içkimizi alırken Muzaffer Yıldırım da bize katıldı.
Muzaffer çok sıcak ve samimi ilişki kurmayı bilen bir insan.
Bu yaz Bodrum’da Demirbükü Koyu’nda yeni bir mekan daha açıyormuş.
MESA evleri içinde 20 odalık küçük bir butik oteli de olacakmış.
Orası ile ilgili de çok iddialı.
Demirbükü Hamdi Akın’ı açtığı Loft köyü ve restoranları ile Türkbükü’ne rakip oldu.
Şimdi Stay grubu da gelince daha da canlanacak.
 
NİŞANTAŞI KOMEDİ KULÜBÜ
VİNTAGE BİR MEKAN OLDU

 
Bu arada İstanbul’da kurduğu Komedi Kulübü de Nişantaşı’na yepyeni bir renk getirdi.
Sadece standaplar değil, aynı zamanda Nükhet Duru gibi bir “Vintage müzik” keyfini de yaşayabileceğiniz küçük bir mekan oldu orası.
Muzaffer Yıldırım “En büyük şansım iki çocuğum. Çok iyi yetiştiler ve işte çok başarılılar. Eminim daha da büyütecekler işi” diyor.


 
ÇEŞME BELEDİYE BAŞKANI OT 
FESTİVALİNDE İYİ SINAV VERDİ

 
Bu yıl Alaçatı Ot Festivali çok başarılı geçmiş.
Bizim Alaçatı Stay da festival sırasında yüzde 100 dolulukla çalıştı” diyor.
800 bine yakın ziyaretçi gelmiş Ot Festivali’ne.
Herkes bu yıl Çeşme Belediye Başkanı Lal Deniz’li’nin çok başarılı bi organizasyon yaptığı konusunda hem fikir.
Tabi Ayhan Sicimoğlu’nun katkısını da unutmamalı.
 
DAR BİR BAHÇE KORİDORUNUN 
UCUNDAKİ HARİKA BOĞAZ 

 
Oradan yürüyerek Yıldırım’ın yeni mekanıParaliaki’ye geçtik. 
Herkese tavsiye ederim, yeni ve çok güzel bir Bebek akşamı güzergahı oldu.
Dar bir bahçe koridorundan giriliyor mekana.
Denizin neredeyse üstünde.
Dekor ve masalar insanın gözünü hiç yormayacak bir sadelikte.
Böylece dikkatiniz Boğaz’a ve yemeğe yoğunlaşıyor.
Muzaffer Yıldırım bize denizin üstünde çok güzel bir masa ayırmış.
 
LAKERDAYI YA ÇOK 
SEVERSİNİZ YA HİÇ

 
Yemeğimiz çok klasik başladı.
Çok hafif ve tuzu fazla olmayan rafine bir lakerda.
Lakerda ilginç bir yiyecektir.
Ya hiç sevmezsiniz ya da çok seversiniz.
Benim için bu ikincisiydi.


 
“ATOM” SIRADAN BİR YEMEK 
FAZLA KONUŞMAYA DEĞMEZ

 
Yanında artık balıkçı restoranlarının vazgeçilmez klasiği haline gelen İzmir usulü “Atom”du..”
Yani yoğurtlu kızartılmış kırmızı biber.
Ancak biberler yoğurtlu sosun üzerine küçük parçalar alinde değil bütün olarak diklemesine konulmuştu.
Atom masa süsü gibi basit bir yiyecek ve üzerinde fazla konuşmaya değmez.
 
MEHMET YILMAZ YÜZÜNDEN 
AHTAPOT YİYEMEZ HALE GELDİM

 
Onu küçük halkalar halinde ızgara ahtapot geldi.
Mehmet Yılmaz’ın yazıları ve bir de Oscar alan film yüzünden, duygusal hayvan diye, artıkahtapot yiyemiyorum.
Bir tane aldım. Eski damak tadıma göre mükemmel bir ahtapottu.
Yiyenlere tavsiye ederim.
Yorumunu öteki arkadaşlara bırakıyorum.
Arkasından karides geldi.
İşte Paraliaki farkı o noktadan itibaren başladı.
Hafif marine edilmiş muazzam bir tat.
 
IZGARA KARABURUN KALAMARI 
CAPE TOWN’DA YEDİĞİMDEN  İYİDİ

 
Onu ızgara “kalamar” izledi.
Kargı şişe dizilmiş küçük Karaburun kalamarı ızgara edilmiş.
Hayatımın en güzel kalamarını Güney Afrika’da Cape Town’da bir mahalle arası deniz ürünlerirestoranında yemiştim.
Hiç abartısız ondan çok çok daha güzel bir tattı.
Yağda kızartılmış kalamardan çok daha hafif çok daha yumuşak ve kolay yenilen bir kalamardı bu.
 
 GÖREVLİ: KIRLANGIÇ 
BUĞULAMAYI DENEYİN

 
Bize servis yapan görevli son yemeğin seçimini bize bırakmadı.
Buğulama balık teklif etti.
Kendi payıma, buğulama balığa pek düşkün değilim.
İyi bir ızgara balık her zaman banko tercihimdir.
Ama “Bir deneyin” dedi.
Kırlangıç balığından yapılmış bir buğulama. İçinde sebze ve suyu ile aynı zamanda yarım Buyabes havasında.
Tek kelimeyle mükemmeldi.
Tatlılar konusunda değerlendirmeyi Miyazakiçetesinin öteki üyelerine  bırakıyorum.
Çünkü tatlı düşkünü değilim.
 
MİYAZAKİ ÜYELERİ OLARAK İLK 
DEFA DÖRDÜMÜZ DE AYNI GÖRÜŞTEYİZ

 
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim.
Miyazaki çetesi olarak bu yemeklere başladığımızdan beri ilk defa dördümüz de yemekler konusunda aynı görüşteydik.
Yediğimiz yemeklerin hapsi mükemmeldi.
Tek itirazımız ekmek oldu.
Yemek öncesi gelen ekmek soğuktu. O restoranın kalitesine uygun değildi.
Sanki “Burası balık restoranı ekmekle oyalanmayın” demek istemiş gibiydiler.
 
BALIKÇI MEYHANESİNDEN FİNE 
DİNİNG RESTORAN OLUR MU

 
Burası İstanbul’da “Balıkçı Restoranı” konseptini köklü biçimde değiştiren bir restoran.
Balıkçı meyhanesi balıkçı meyhanesidir.
Balıkçı restoranı da balıkçı restoranı.
Ama burası Balıkçı restoranının özelliklerini koruyarak, oraya bir tür “Fine Dining” düzeyi getirmiş.
Herşey beş yıldızlıktı.
 
TEK İTİRAZIMIZ 
EKMEĞE OLDU

 
Tek itirazımız ekmeğe oldu.
Dediğim gibi bu konuda da aynı görüşteydik.
Bu şahane yemeğe uygun bir ekmek menüsü üzerinde çalışmakta yarar var.
Yemekten ayrılıp eve dönerken arabada Serdar’la hala “Armagedon savaşı üzerindeki savaşmaya devam ediyorduk.
Ama hiç birimizin aklına dört gün sonra İstanbul’un 6.1 şiddetinde bir depremle sarsılacağını aklımıza bile getirmiyorduk.

İKİNCİ YAZI

BU YAZI İLE 
İLGİLİ BİR NOT;

 En sık eleştiri aldığım konulardan biri şudur:
“Memleketin bunca meselesi varken bunlar yazılır mı…”
İnsan kaybı olmayan büyük bir deprem atlattık.
Bütün televizyonlarda konuşulan tek konu bu.
Kendi ailemde de durum aynı.
Ben bütün eleştirileri göze alarak, ısrarla hayatın devam etmesi gerektiğini savunmaya devam edeceğim.
Türkiye sorunları bitmeyen bir ülke.
Her olayda hayatımızın güzel yanlarına ara verirsek, hem kendimiz hem ülkemiz kaybeder.
Hayat devam etmeli…
Ayrıca birkaç dakika için bile olsa depremin üzerimize yıktığı stresi, korkuyu endişeyi unutturabilirsem ne mutlu bana…