Dilek İmamoğlu, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınıp tutuklanmasındaki süreçte yaşadıklarını, siyasete girip girmeyeceği, bundan sonraki yol haritası, Erdoğan ailesiyle bu süreçte hiç iletişim kurup kurmadığı gibi konulara dair  T24.com'dan Cansu Çamlıbel'e röportaj verdi.

İşte o röportaj ve verdiği yanıtlar:

"BAŞKA GELİŞMELERİN YAŞANACAĞINI BEKLİYORDUM"

- Sizi 19 Mart 2025 gününün ilk saatlerine geri götürmek istiyorum. Malum bir gün öncesinde Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diploması iptal edilmişti. O andan itibaren hem sizin hem Ekrem Bey’in ruh hali nasıldı? Bu kadar hızlı biçimde bir gözaltı ve sonrasında tutuklama olabileceği ihtimalini değerlendiriyor muydunuz?

Diploma iptali karşısında tüm vatandaşlarımız gibi ben de yaşanan hukuksuzluk nedeniyle hem üzgün hem de öfkeliydim. Ve biz ülkece, adaletsizlikler ve haksızlıklar karşısında bu duyguları maalesef çok kez yaşadık. Elbette Ekrem’in diplomasının iptalinin ardından başka gelişmelerin yaşanacağını da bekliyordum ve kötü şeylerin olacağına dair hislerim vardı. Ama bir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, çağırıldığında ifade vermeye gidebilecek olan Ekrem’i pek çok polisle baskın yaparak sabahın erken saatlerinde gözaltına almalarını da adalete güvenen bir vatandaş olarak beklemiyordum. Bu kadar hukuksuz ve adaletsiz uygulamalara kimsenin de hazırlıklı olabileceğini düşünmüyorum. Ekrem ise yaşadığı her zorluk karşısında olduğu gibi yine güçlü ve dirayetliydi. Çünkü ilk andan itibaren söylediği gibi, kendisini emanet ettiği milletini ve milletinin adalet duygusunu hep yanında hissediyor. Güçlü duruşu da buradan geliyor.

"HAPİSHANE ORTAMINDA GÖRÜŞTÜĞÜNÜZÜ UNUTAMIYORSUNUZ"

- 19 Mart’ta gözaltı, 23 Mart’ta tutuklama geldi. İki buçuk haftadır ayrısınız. Bu süreçte eşinizle kaç kere görüşebildiniz? Görüşmeler nasıl bir ortamda gerçekleşiyor biraz anlatır mısınız?

Gözaltı süresince görüşme imkânımız olmadı tabii ki. Tutuklandığı günden itibaren de üç kere görüşebildik. Ortam ne kadar görüşme için makul olsa da tabii ki hapishane ortamında görüştüğünüzü unutamıyorsunuz.

- Morali nasıl?

Morali çok iyi. Vicdanı rahat; milletinin kendisine sahip çıktığını biliyor, görüyor ve hissediyor. Tüm bu hislerin de verdiği moral ve dirençle, bundan 2 hafta önce nasıl çalışıyorsa şimdi de o yoğunlukta ve azimle çalışmaya devam ediyor.

"BEREN İÇİN DİKKATLİ DAVRANMAYA ÖZEL GÖSTERİYORUZ"

- Çocuklara ve özellikle de Beren’e ne mesaj gönderiyor? Kızınızı özellikle sordum çünkü henüz çok küçük ve fark ediyorum ki onu korumak için çok özenli bir çaba içindesiniz.

Yunanistan’ın hava savunma sistemi İsrail’den ‘Aşil Kalkanı’! “Ege Adaları’na yerleştirilmesi savaş sebebi” Yunanistan’ın hava savunma sistemi İsrail’den ‘Aşil Kalkanı’! “Ege Adaları’na yerleştirilmesi savaş sebebi”

Üç çocuğumuzun en küçüğü Beren…henüz 13 yaşında. Bu sebeple onun için daha da dikkatli davranmaya özen gösteriyoruz. Babaları çocuklara kendisi için kaygılanmamalarını, özellikle eğitimlerini aksatmamalarını söylüyor. Çocuklarımızın hayatındaki gelişmeleri, haberleri de öğrenmek istiyor; görüştüğümüzde onlardan dinliyor.

- Ekrem Bey henüz gözaltında iken Sözcü’den İpek Özbey’e “Korkuyu güce dönüştürmek için çaba harcıyorum” demiştiniz. Ancak korkulan oldu ve kendisi tutuklandı. Siz yine de korkuyu güce dönüştürebildiniz mi?

Tüm Türkiye bir araya geldik. Birbirimizle dayanışarak ve hep birlikte mücadele ederek korkularımızı güce dönüştürdük. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında ülkemizin geleceği, hukuk, adalet ve demokrasi için ses çıkarıyor olmamız ve asla vazgeçmememiz gücümüzden geliyor.

BU YANLIŞTAN BİR AN ÖNCE GERİ DÖNÜLMELİDİR

- Bütün bu süreçte sizi en çok üzen, en çok korkutan ve en çok umutlandıran 3 şeyi sorsam…

Milyonlarca vatandaşımızın aynı adalet, demokrasi, hukuk ve eşitlik talebiyle ses çıkarması; gençlerin cesaretle umutlu bir geleceği anayasal haklarını kullanarak talep etmesi ve Türkiye’nin dört bir yanından Ekrem ve çalışma arkadaşları için gösterilen destek. Tüm bunlar umut ve cesaret veriyor, korku derinlerde kalan bir his oluyor.

Herkes gibi ben de en çok tutuklanan gençlere üzülüyorum. Demokratik haklarını kullanarak adalet ve demokrasi taleplerini dile getiren, bu ülkenin yarınları olan gençlerin hukuksuz şekilde tutuklanması hangi vicdana sığar? Toplumu ve gençlerin adalete olan inancını daha da derinden yaralayan bu yanlıştan bir an önce geri dönülmelidir.

"ERDOĞAN AİLESİYLE BİREBİR İLETİŞİMİMİZ OLMADI"

- Ailenizi hedef alan bir takım çirkin dedikoduların sosyal medyada dolaşıma sokulduğu günlerin birinde Saraçhane’de bir grup tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesine dönük yine çok çirkin slogan atıldı. Ve buna ilk tepki gösteren yine siz oldunuz. Sosyal medya mesajınız dışında bir mesaj ilettiniz mi Erdoğan ailesine? Ya da oradan size bu bugüne kadar bir ‘geçmiş olsun’ mesajı geldi mi? Bunu şunu da hatırlatarak sormuş olayım; geçen sene İlk Kadınlar Günü etkinliğinize davet ettiğiniz için Emine Hanım’dan bir ‘teşekkür’ mektubu aldığınızı söylemiştiniz.

Biz bu ülkenin kadınları olarak gelecek güzel günleri birlikte inşa edeceğiz. Ben buna olan inancımı hiç kaybetmedim. Gösterilen şiddetin, itibar zedeleme çabalarının karşısında biz kadınlar birbirimizi savunacağız. Eşitsizlik ve adaletsizliklerin karşısında en güçlü sesi biz çıkaracak ve sevgi dilini bu toplumun temeline yerleştireceğiz. O yüzden bu mesajı paylaşmamdan daha doğal bir şey yok, yaşanan asla kabul edilebilir bir olay değildi. Ancak birebir bir iletişimimiz olmadı.

Beni ve ailemi hedef alan dedikoduları da kesinlikle ciddiye almıyorum. Hiçbir kanıt, dayanak olmadan, tamamen asılsız ve kötü niyetli bu iftiraların hangi amaçlarla atıldığını gayet iyi biliyorum. Diledikleri kadar itibarımızı zedelemeye, bizi yıpratmaya çalışsınlar; bizim alnımız ak, başımız dik, vicdanımız rahat. Tek üzüntüm bu yalanlara insanların alet olabiliyor olması.

- Bir önceki soruya geçen seneki mülakatımızda söylediklerinizden yola çıkarak bir devam sorusu eklemek istiyorum. Şöyle demiştiniz; “Babam gerçekten muhafazakâr, ben ailenin ayrık otu oldum; Trabzon’daki kadına bakışı sorgulayarak büyüdüm.” Şu sıralarda yaşadıklarınız da bir kadın olarak hayatın genelini sorgulamanıza neden oluyor mu?

Biz bu ülkenin kadınları olarak çok uzun zamandır yaşadıklarımız sebebiyle hayatın genelini sorguluyoruz. Her gün yaşanan kadın cinayetleri, şiddet olaylarının çoğalması ve normalleştirilmeye çalışılması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin artması, güvenliğimize ve geleceğe dair endişelerimizin yükselmesi, çocukların ve gençlerin yarınlarına dair umutlarımızın azalması… Maalesef biz kadınlar, her gün hayatı sorgulamak ve bunlar karşısında dayanışmayla mücadele etmek zorundayız.

"ÜLKENİN KURUCU DEĞERLERİNİ YIKMAYA KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ"

- Yine geçen seneki mülakatımızdan bir hatırlatma: “Çocuklarım özgür bir ülkede yaşamak istiyorlar. Benim büyük oğlum 26- 27 yaşında, diğeri 18 yaşında bu sene üniversite sınavına gelecek. ‘Nasıl bir ülkede yaşamasını istiyorsun?’ diye bana sorarsanız, özgür, çağdaş, hür, istediği eğitimi alabileceği, özgür olabileceği bir ülkede yaşamasını isterim. Niye gitsinler yabancı ülkede yaşasınlar? Bizim o imrendiğimiz ülkelerden neyimiz eksik? Bizim onlardan fazlamız var.” Aslında biz Saraçhane’de protestoya giden gençlerden de benzer şeyler duyduk. Ama sırf o protestolara katıldı diye 300’e yakın genç tutuklanmış durumda. Aralarında Türkiye’nin en iyi üniversitelerini dereceyle kazanmış olanlar var. Bu gençleri böyle bir ortamda hâlâ Türkiye’de kalmaya ikna edecek bir şey varsa o nedir?

Bu ülkenin kurucu değerlerini yıkmaya, hukuku, adaleti ve demokrasiyi ortadan kaldırmaya kimsenin gücü yetmez. Gençler de bunun farkında ve değerlerimize sahip çıkmak için mücadele ediyorlar. Direnerek, öğrenerek, kendini geliştirerek, bir araya gelerek onlar Türkiye için çalışmaya kendilerini ikna ediyorlar. Çünkü eğer ki adil ve eşit bir toplumu tekrar inşa edebilirsek bu topraklarda neler başarılabileceğini, neler üretilebileceğini hepimiz çok iyi biliyoruz.

- Ekrem Bey’in babasının bayram namazı çıkışında mikrofonlara söylediği sözler çok tepki gördü, beddua olarak yorumlandı. Sizce yanlış mı anlaşıldı?

Türkiye’de çok uzun zamandır annelerin, babaların yüreği yanıyor. Depremde kaybettiğimiz çocuklar, yangında can veren, adaletsiz uygulamalara daha fazla dayanamayıp umudunu yitirerek depresyona sürüklenen gençler, iş kazalarında hayatını kaybeden çocuk işçiler, hukuksuz şekilde tutuklanan öğrenciler…O kadar çok acı birikti ki bu ülkede anne ve babalar bu yangınla yaşıyor, konuşuyor; bu acılara rağmen ayakta kalmak için mücadele ediyor.

"SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUYORUZ"

- Sayın İmamoğlu geçen gün kendi hesabından şöyle bir paylaşım yaptı: “İlgili yargı ve emniyet birimlerini uyarmama, ilgili başvuru ve suç duyurularında bulunmama rağmen anneme, eşime ve aileme yönelik ahlaksız paylaşımlar, saldırılar devam ediyor. Devletimizin ilgili birimleri kılını bile kıpırdatmıyor. Ülkemizin tarihinde görülmemiş hukuksuzluğa, arşa çıkmış bir ahlaksızlık da eşlik ediyor. Organize şekilde ailelerimize, maneviyatımıza ve değerlerimize saldırılıyor.” Anlıyoruz ki sosyal medyada sizlere yönelik saldırılarla ilgili devletten beklentiniz var. Suç duyurusunda bulundunuz mu, bir gelişme oldu mu?

İlgili kişilerle ilgili suç duyurularında bulunuyoruz. Ancak bu amacı belli, iftira atma ve karalama sisteminin önüne münferit suç duyurularıyla geçilemiyor. İtibar zedeleme ve saldırı düzeni sadece bizim ailemize yönelik de değil tabii ki. Birçok kişi bu sistemle mücadele etmek zorunda kalıyor. Aldıkları destek ve sosyal medyada görünür olmamanın getirdiği güvenle ahlaki değerlerden tamamen uzak gerçekleştirilen bu saldırılar organize bir yapının ürünü. Her zaman doğrunun ve iyinin yanında olduğumuz toplumsal değerleri tekrar kurarak bu sistemle başa çıkabiliriz.


"BİZİM EVİN SİYASETÇİSİ EKREM"

- Ekrem Bey’in tutuklanmasının ardından pek çok spekülasyon yapıldı, yapılıyor. Sizin Saraçhane protestolarındaki duruşunuz, keza Maltepe mitinginde yaptığınız konuşma üzerinden bakıyorum da hem hükümet cephesinde hem de muhalif cephede “Ekrem Bey eğer cezaevinden çıkamaz ise ya da diploma iptali bir noktada yargıdan dönmez ise yerine Dilek İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı gösterilebilir” yorumları yapılıyor. Böyle bir niyetiniz olur mu?

- Ekrem Bey ile ve ailenizle kendinizin cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerine herhangi bir sohbetiniz oldu mu? Zorda kalırsanız siyaseti düşünür müsünüz? Geçen sene demiştiniz ki; “Evet, aktif olarak siyasetin içinde değilim, bir siyasetçi değilim ama her zaman siyasetin içindeyim. Çünkü yaşadığım yere, yaşadığım şehre, ülkeye çok fazla sorumluluk duygusu hisseden bir kadınım.”

Ben Dilek olarak değişmedim. Geçen sene ne dediysem durum hâlâ aynı. Ülkeme, çevreye, dünyaya her zaman duyarlı oldum. Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da ülkemin sorunlarını dert edinerek özellikle sosyal sorumluluk alanında çalışacağım. Ama bizim evin siyasetçisi Ekrem, biz de ailesi olarak onu bu yolculuğunda desteklemeye devam edeceğiz.


"CHP TEŞKİLATINDAN VE DİĞER PARTİLERDEN BÜYÜK DESTEK GÖRDÜK"

- Beklenmedik gelişmelerden biri de CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ekrem Bey’i iki kez Silivri’de ziyaret etmesiydi. Hatta kendisi pazar günkü kurultayda aday olmadığını da açıkladı. Kemal Bey sizi de ziyarete gelmişti. Bu süreçteki tavrını nasıl değerlendirdiniz?

Kemal Bey nezaket gösterdi ve ziyarete geldi. Benim ve ailemin hislerini paylaştı, kıymetli desteklerini gösterdi. Ekrem’i ve bizi ziyaret eden herkes aslında iktidara mesajını çok net verdi; demokratik, adil ve eşit bir Türkiye için hepimiz bir aradayız.

- CHP Genel Merkezi’nden tüm bu süreçte beklediğiniz siyasi desteği alabildiğinize inanıyor musunuz?

19 Mart sonrasında bu ülkede, belki de bir süredir bu kadar kuvvetli hissedilemeyen bir birlik duygusu oluştu. Biz de aile olarak hem tüm milletimizden hem de başta CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel olmak üzere tüm CHP teşkilatından ve diğer siyasi partilerden büyük bir destek gördük ve görmeye devam ediyoruz. Buradan da yanımızda olan herkese yürekten teşekkür ediyorum. Bu kötü günleri birlikte durarak geride bırakacağımıza inancım sonsuz.

"EKREM'İ İNANDIĞI YOLDAN DÖNDÜRMEK HİÇ KOLAY DEĞİLDİR"

- Yine geçen seneki mülakatımızdan bir bölümü hatırlatarak final yapalım istiyorum. “31 Mart 2024 seçimlerini kaybetseydi Ekrem Bey’e ‘Çok yorulduk, yıprandık, bırak bu siyaseti de evimize dönelim’ der miydiniz?” diye sormuştum. Siz de “Ya çok samimi söyleyeceğim size, hiç kaybetmeyi düşünmedik. Bende de Ekrem’de de hiç öyle bir düşünce hiç olmadı. Olmazdı da hadi oldu ve biz bu seçimi kaybettik…Öyle olsa da biz bir şekilde yolumuza devam edecektik” demiştiniz. Yani geçen sene İstanbul seçimini kaybetmiş olsaydı dahi Sayın İmamoğlu için artık siyasetten dönüş olmayacağını belirtmiştiniz. Bugün aile olarak çok daha büyük sınamayla karşı karşıyasınız. Kimi hükümet sözcülüğü yapan gazetecilere göre eşiniz en az beş altı yıl cezaevinde kalacak. Böyle bir ortamda yine de Ekrem Bey için ‘ne olursa olsun siyasetten dönüş olmaz’ diyebiliyor musunuz?

Ekrem yürüdüğü yola tutkuyla bağlı. Ülkesi ve milleti için, çocukların, gençlerin, kadınların, erkeklerin, yaşlıların, tüm toplumun daha umutlu, eşit ve adil yarınlara kavuşması için mücadele etmeye kararlı. Onu inandığı yoldan döndürmek de hiç kolay değildir. Ailesi olarak biz de her zaman olduğu gibi bundan sonra da yanında olacağız.

"ÇOCUKLARIN VE GENÇLERİN GELECEĞİ İÇİN EMEK VERECEĞİZ"

- Normalde 2028 yılında olması gereken ancak CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in derhal olması gerektiğini savunduğu bir sonraki seçimlerde oy kullanacak milyonlarca insana mesajınız nedir?

Hukukun ve demokrasinin olduğu bir Türkiye için ses yükselten milyonların, hepimizin mesajı aynı; biz ülkemizden ve değerlerimizden vazgeçmiyoruz. Özgür ve eşit yarınları inşa etmek için hep birlikte sesimizi yükseltmeye, bir sonraki seçim olana kadar anayasal haklarımızı kullanarak demokrasi ve adalet için mücadele etmeye devam edeceğiz. Umutsuzluğa kapılmadan çocukların ve gençlerin geleceği için emek vereceğiz. Çünkü, kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!