Gündem

Özel: "Ümit Özdağ yargılanıyor, gideceğiz mahkemede yanına oturacağız"

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Marmara Cezaevinde tutuklu olan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın yargılandığı davanın duruşmasına katılacağını ve bu nedenle de partisinin Salı günü TBMM Grup toplantısını yapmayacaklarını belirterek, "Bu Salı biz müsaadeliyiz, grup toplantısı yok. Niye? Çünkü Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ yargılanıyor, gideceğiz mahkemede yanına oturacağız" dedi.

Abone Ol

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Keçiören Belediyesi'nin düzenlediği "23 Nisan Haftasında 23 Yeni Açılış Töreni"ne katıldı.

Özel törende yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

Haftanın son gününde mesai biterken burada bizi ev sahipliği yapan, burada bizi karşılayıp bağrına basan ve kendisine bir senedir yapılan hizmetlere büyük bir memniyetle, büyük bir gururla Keçiören'in güzel insanları hepiniz saygıyla selamlıyorum. Mansur Başkan'ın şahsında tüm Ankaralılar'ın Mesut Başkan'ın şahsında tüm Keçiören'i, il ve ilçe başkanımızın şahsında tüm örgütümüzü ve Keçiören'de hangi siyasi görüşte olursa olsun kente iyi hizmet edeceğine, dürüst çalışacağına, namuslu çalışacağına inandıkları Mesut Başkan'ı destekleyen ve Keçiören'in adeta kötü talihini değiştiren tüm Keçiörenlilere, o gün oy vermeseler bile bugün aldıkları hizmet ile Mesut Başkan'ın hakkını teslim eden Keçiören'in adil, namuslu, güzel insanlarına merhaba, hepinize saygıyla selamlıyorum.

35 yıl sonra Keçiören'i kazandık. 1989'da Hamza Kırmızı ile kazanmıştık. O gün bugün Keçiören, Cumhuriyet Halk Partisi'nde değildi. O gün bugün biz Keçiören'de seçim kaybettik. Ama bir günde dönüp Keçiörenlileri bize oy vermedikleri için suçlamadık. Suçu ve kusuru kendimizde aradık. Kendimizi daha iyi anlatmamız gerektiğini, daha doğru aday tespiti yapmamız gerektiğini, daha doğru projelerle Keçiörenlilerin karşısına çıkmamız gerektiğini bildik. Bu seçimlere geldiğinde Ankara'da seçime girdiğimiz gün itibariyle 4, bir önceki seçimi itibariyle 3 olan belediye sayımızı 15'e, Büyükşehirler'de Belediye Meclisi'nde çoğunluğu olmayan belediyelerde çoğunluğu sağlayarak, Büyükşehir Belediyesi'ne Mansur Başkan ile birlikte bir kez daha kazanarak, örgütümüz ile birlikte, ittifak ortaklarımız ile birlikte Keçiören'in sosyal demokratlarının yanına muhafazakâr demokratlarını katarak, onun koluna milliyetçi demokratları sokarak, vatanıyla, bayrağıyla hiçbir sorunu olmayan bütün demokratları kucaklayarak, Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Alevisiyle, Sünnisiyle bütün Keçiören'i, bütün Ankara'yı kucakladık ve bugünlere geldik. Bunun için hem değerli iki başkanıma hem de onların yol arkadaşı olan her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

BİZİM 47 YIL GÖSTERDİĞİMİZ SABRI 47 GÜN GÖSTEREMEYEREK ÇİRKEFLİĞE BAŞLADILAR

Tabii bir seçimi kazandığında ne yaptığına bakarak o kişinin, o partinin, o yapının demokrat olup olmadığına karar veremezsin. Kazanmayı herkes bilir. Marifet, kaybetmeyi bilmekte. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurtuluş Savaşı'nın Batı cephesi kumandanı İsmet Paşa 1946'da çok partili rejime Türkiye'yi geçiriyor. 1950'de 14 Mayıs günü yapılan seçimleri Demokrat Parti'ye kaybediyor. Herkes diyor ki, 'dur bakalım İsmet Paşa ne yapacak?' Hatta diyorlar ki 'herhalde iktidarı bunlara vermeyeceksin.' Ordu İsmet Paşa'nın gözünün içine bakar durumda. Hem ordunun geçmişte, Kurtuluş Savaşı'nın Batı cephesinin Komutanı, Atatürk'ün yol arkadaşı, vefatından sonra İkinci Cumhurbaşkanı. Gözünün içine baktığında İsmet Paşa, asker heyecandan bayılıyor. O İsmet Paşa önüne kağıt kalemi alıyor. İki sayfa yazı yazıyor. Kimi sanıyor ki harekat emri yazıyor. 'Demokrat Parti'yi kapatın' falan diye bir şeyler bekleyenler var. O birinci pusulayı yazıyor, yavere veriyor. 'Seçim sonuçlarının ilanını beklemeye lüzum yok. Demokrat Parti'ye haber götürün. Paşa ilk fırsatta devir teslime hazırdır' diyor. Yani o geceden güvence veriyor. 'Ben seçimi kaybettim yönetimi size teslim edeceğim' diyor. Öbür sayfaya da Amerika'da yaşayan fizik mühendisliği tahsil eden oğlu Erdal İnönü'ye mektup yazıyor. 'Oğlum biz seçimi kaybettik. Hiç şüphe yok ki bu benim hayatımdaki en büyük mağlubiyettir ama Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük galibiyetidir. Çünkü bugün demokrasi kazanmıştır. Ülke seçtiği kişi tarafından yönetilmeyi, sandıkla iktidar değiştirmeyi başarmıştır. Bu hedeflediğimiz yaşam biçimine en uygun yönetim tarzının muvaffak olduğunu gösterir' diyor. Biz o günleri görmüş, o günleri yaşamış, o gün o feraseti göstermiş bir siyasi partiyiz, bir ülkeyiz. Maalesef bugün kurdukları partiyle 31 Mart tarihine kadar hiç seçim kaybetmeyenler 31 Mart'ta seçimi kaybettiler. Biz 47 yıldır birinci parti olamıyorduk. Millet takdir etti, birinci parti olduk. Sonra ne oldu? Bizim 47 yıl gösterdiğimiz sabrı 47 gün gösteremeyerek çirkefliğe başladılar.

YAPTIKLARI DARBE GİRİŞİMİ BU MİLLETİN GÖĞSÜNE ÇARPTI, PARAMPARÇA OLDU

Cumhuriyet Halk Partili belediyeler çalışamasın diye kendi belediyelerinin geçmişten yaptıkları borçları, faizleriyle birlikte tahsile koydular. ‘Silkeleyin’ dediler. Madden, manen, hukuken Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin üstüne gelmeye başladılar. Yetmedi… Olmadık işler yapıp siyasi olan birini İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı atayıp, orada İstanbul’un seçilmiş hem de iki dönemde üç kere seçilmiş, hazımsızlık yapmış, mazbatasını iptal etmiş, bir daha seçilmiş, beş yıl hizmetten sonra bir milyon 100 bin farkla bir daha seçilmiş belediye başkanına ve geçen seçimin yerel seçim sandığına, gelecekteki Cumhurbaşkanlığı seçiminin Cumhurbaşkanı adayımıza darbe yapmaya kalktılar.

19 Mart günü Cumhurbaşkanı adayımızı gözaltına alıp, ön seçim yapacağımız 23 Mart günü sandıklar açılırken, kurulurken onu hakim karşısına çıkarıp, o gün onu mahkum edip, Silivri zindanına koydular. 31 yıl önce aldığı diplomasını aldığı okula iptal ettiremeyince başka yerden iptal ettirdiler aday olamasın diye. Sandılar ki ikide bir gözaltına aldıkları, hapiste tuttukları gazetecileri korkutabilecekler, sanatçıları susturabilecekler, iş adamlarını sindirebilecekler.

Toplumu korkutup, gençleri hiçbir şekilde tepki göstermeyen bir şekilde yurtlarında, evlerinde, okullarında tutabilecekler. Ama bu hesapları tutmadı. Bu yaptıkları darbe girişimi bu aziz milletin göğsüne çarptı, paramparça oldu. Çünkü bizim ülkemizde insanlar devletini sever. Çağırdı mı askere gider, evladını askere yollar. Bakın burada gazilerimiz var. Kıbrıs’ta bizim için canlarını ortaya koymuşlar. Devlet çağırmış, binmişler çıkarma gemisine, gitmişler Kıbrıs’a canları pahasına. Bizim milletimiz devleti vergi ister, vergisini verir. Dediğim gibi günü gelir canını verir. Ama devlet ile millet karşı karşıya getirilirse, devletin karşısına dikildiğini görürse ona da teslim olmaz. Ne gördü? AK Parti’nin il başkanı gibi çalışan valileri gördü. AK Parti'nin ilçe başkanı gibi çalışan kaymakam gördü. 'Cepheden haber versin' diye kurulan Anadolu Ajansı’nın, bir ittifakın ajansına dönüştüğünü gördü. Ne gördü? Hepimizin vergileriyle maaşları ödenen TRT’nin, iktidar partisinin televizyonuna döndüğünü gördü. Ne gördü? Oylar kendine verilince 'milli irade' diye baş tacı yapanların kendisini oylar başkasına verilince tercihine burun büktüğünü, onun tercihini beğenmeyip, onun seçimle vermediğini zorla almaya çalıştığını gördü. İşte o gün bu iktidarın karşısına millet olarak dikildi.

EL ELE, OMUZ OMUZA MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRÜYORUZ

Darbenin olduğu günden bir hafta sonraya kadar, İstanbul’a seçilmiş bir Belediye Başkanvekili Belediye Meclisinden seçilene kadar biz Saraçhane’yi terk etmedik. Çağırdığımız insanlar da ilk gece 110 bin kişi, pazar akşamı 1 milyon 200 bin kişi Saraçhane’ye, milli iradeye sahip çıktı. 19 Mart darbe girişimi 23 Mart günü bir milyon 750 bin üyemizin neredeyse tamamının sandığa koşmasıyla… Yetmedi, yanına koyduğumuz dayanışma sandıklarında 14 milyonun üzerinde vatandaşın oy kullanmasıyla, toplam 15,5 milyon kişi imzasıyla, oyuyla Cumhurbaşkanı adayımızın arkasına geçti.

O gün Cumhuriyet Halk Partisi birlik ve beraberlik içindeydi. Milletimizle Cumhuriyet Halk Partisi’yle beraber tüm siyasi görüşlerden demokratlarla tarihe geçecek bir dayanışma gösterildi, bir başarı gösterildi. Şimdi geldiğimiz noktada evet, o darbeye kalkışan cunta hala daha başımızdadır. Ancak darbeciler  amaçlarına ulaşamamış, milleti sindirememiş, halkı bir kenara itememiş, karşısında bulmuş ve halkın mücadelesi bir kez daha demokrasiden yana olmuştur. Şimdi geldiğimiz noktada el ele, omuz omuza bir yandan Türkiye’de seçmenlerin yarısından bir fazlasının imzasını alarak, ‘Adayımı yanımda, erken seçim sandığını önümde istiyorum’ kampanyasıyla mücadelemizi sürdürüyoruz. Bir yandan örneğin şimdi uçağa binip gideceğimiz yarınki Mersin’de, gelecek hafta Konya’da, ondan sonraki hafta Van’da, her hafta sonu Türkiye’de bir başka coğrafyada… Kimi yerde güçlü olduğumuz yerlerde, kimi yerde geçen hafta olduğu gibi Yozgat’ta olduğu gibi yüzde 2 oyu bile bazen zor aldığımız illerde, milletimizle birlikte, omuz omuza büyük kalabalıklarla bu darbeye karşı direncimizi sürdüreceğiz. Her çarşamba akşamı İstanbul’da bir ilçede demokrasi mücadelesini sürdüreceğiz. Ve her fırsatta, bugün burada 23 Nisan haftasında, 23 önemli tesisin, hizmetin açılışını yapan Mesut Başkan'ın çalışkanlığını, marifetini gösterdiğimiz gibi… Önümüzdeki pazartesi günü, 'Efendim İzmir Körfezi kokuyor…' Üstüne düşeni yapmamış, devletin görevinde olan bir işi belediyenin üzerine atan bir iktidara rağmen gelecek pazartesi günü İzmir Büyükşehir’de İzmir Körfezi’ni daha temiz yapabilmek için hem arıtma tesislerinin açılışını hem de körfezin nasıl görevi olmadığı halde belediyemiz tarafından temizlendiğini göstereceğimiz açılışlara katılacağız.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Marmara Cezaevi'nde tutuklu olan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın yargılandığı davanın duruşmasına katılacağını, bu nedenle partisinin Salı günü TBMM Grup toplantısını yapmayacaklarını belirterek, "Bu Salı biz müsaadeliyiz, grup toplantısı yok. Niye? Çünkü Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ yargılanıyor, gideceğiz mahkemede yanına oturacağız" ifadesini kullandı.