Medeniyetlerin çöküşü: Kaos-para ve kıymetli metaller

Abone Ol

Birinci Kur Savaşı (1921-1936) ve İkinci Kur Savaşı (1967-1987). Tarih, bu iki kur savaşlarının çok daha büyük makroekonomik meselelere son çare olarak verilen cevaplar olduğunu bize gösteriyor.

            Dönemin ABD Hazine Bakanı John Connally'nin 1971 yılında diğer ülke maliye bakanlarına yaptığı konuşmada söylediği şu söz oldukça manidardır: "Dolar bizim para birimimiz ama sizin meseleniz." Bugün, özellikle 1944'ten beri dünya medeniyetinin ana para birimi dolardır. Geçtiğimiz yüzyıl içinde bu meseleler aşırı ve ödenemez borçlar içermiştir. Günümüzde de dolar merkezli borç yükü bir yüzyıl içinde üçüncü kez küresel büyümeyi boğup, kur ve para savaşını tetikliyor ve bu bir küresel mesele. Avrupa'nın, Japonya'nın devlet borçları ile bankaların durumları ABD'dekilerden daha beter. İngiltere AB'den ayrılma kararı verdi. Zaten avro para birliğine girmemişti. Sırada diğer bazı AB ülkeleri var. Son yıllarda mukayeseli güçlü bir büyüme sağlayan ve çok büyük dış ticaret fazlası veren Çin Halk Cumhuriyeti bile bölgesel yetkililerce yönetilen "aşırı kaldıraçlı/borçlu bir gölge bankacılık sistemine", muazzam bir şekilde genişleyen para arzına ve her an patlaması muhtemel bir mesken/konut balonuna sahip. Bu bağlamda benzer balon Türkiye'de de oluşmuş durumda.

            2008 küresel mali krizi sonrasında ortaya çıkan mesele şu ki geçmişte uygulanan enflasyon ve devalüasyon politikalarının ekonomik felaketlere yol açmış olması, bunların yeniden denenmelerine engel olmuyor.

            Ödenemez, sürdürülemez cesametteki devasa bir borç yükü, hane halkı bir yana, özel sektörün kaldıraç, azaltma ve deflasyon dinamiğini ve buna mukabil devletlerin enflasyon ve devalüasyon teşebbüsüne yataklık ediyor.

            Kaos/karmaşa teorisi ile Eric J. Chaisson ve Joseph A. Tainter harcama disiplininin neden muhtemelen başarısız olacağını ve ardından bir "dolar çöküşü" yaşanacağını kavramak için gereken vasıtaları sunuyor.

            Astrofizikçi olan Chaisson, gelişmekte olan kaos konusunda teorisyenlerden biri iken, antropolog Tainter ise medeniyetin çöküşü ile ilişkili olarak kaos konusundaki belli başlı teorisyenlerdendir.

            Her iki teori beraber değerlendirilip politik mahfiller ve finans endüstrisi tarafından etkilendiği biçimiyle mali ve sermaye piyasalarına uygulandığında karar verici mekanizmanın başındakileri duraklatmaktadır.

            Chaisson kozmik olandan aton altına kadar bütün kaotik/karmaşık sitemleri incelemiş olup en karmaşık-kaotik sistemler arasında hayata genel olarak, insana özel olarak yoğunlaşmaktadır. Chaisson Cosmic Evaluation (Kozmik Evrim) adlı eserinde giderek artan karmaşa ile alakalı enerji, zaman, kaos, ölçekle alakalı enerji yoğunluğunu incelemektedir. Kısaca, bir sistem karmaşıklaştıkça büyüklük ve alanını korumak için daha çok enerjiye ihtiyaç duyar. Batmasına göz yumulamayacak cesamet ve komplike bankacılık-finans sistemi böyledir.

            Kütle-büyüklük farklılıkları mukayeseli olarak dikkate alındığında insan beyninin Güneş'ten 75 bin kat daha fazla enerji kullandığı tespit edilmiştir. Buna mukabil Chaisson insan beyninden çok çok daha karmaşık bir oluşumun olduğunu, bunun da "medeni toplum" olduğunu ifade etmiştir. Nitekim beyni olan fertlerin oluşturduğu insanların kendilerinden daha karmaşık bir toplum ve sistem oluşturmaları kimseyi şaşırtmamalı. Bu karmaşa/kaos teoremine uygundur.

            Chaisson'a göre, medeniyetin yoğunluğu uyarlanmış biçimiyle, Güneş tarafından kullanılan enerjinin 250 bin katını, Samanyolu'nun kullandığı enerjinin ise bir milyon katını kullanmasıdır.

            Bunun makro-küresel ekonomisindeki ve mali-sermaye piyasalarındaki muhtevalarını görmek için işe paranın depolanmış enerji olduğunu anlamakla başlayıın. Klasik para tanımı değer deposu ifadesini kapsar ancak depolanan tam manasıyla hangi değerdir.

            Değer genel manada, her ikisi de enerji yoğun olan emek ve sermayenin çıktısıdır.

            Para, tam anlamıyla bir pil gibi çalışır. Pil şarj edildiğinde enerji ile dolar, bunu bir müddet depolar ve lüzumlu olduğunda enerjisi yine serbest bırakılır. Para da enerjiyi aynı şekilde depolar. Birinin elindeki paranın enerjisi, birinin satın aldığı mal ve hizmetlerle serbest kalır. Bu aynı zamanda birinin harcadığı zaman, gayret, alet-edevat vesairedir.

            Bu işleyişte kıymetli metallerin hem para hem de enerji olduğunu görüyoruz. Ancak paranın yani kâğıt paranın iradi bir değeri yüklemesine sahip olduğunu, buna mukabil kıymetli metallerin doğuştan ve ölümsüz bir değer-enerjiye sahip olduğunu da görüyoruz.

            Uzmanlık alanı medeniyetlerin çöküşü olan "Tainter'in iddialı kitabı The Collapse of Complex Societes (Karmaşık Toplumların Çöküşü) 4500 yıllık bir süre içinde 27 ayrı medeniyetin çöküşünü incelemektedir. Buna göre medeniyetlerin çöküşünde şu ana faktörler rol oynamaktadır:

1.     Kaynakların tükenmesi-adaletsiz paylaşım

2.     Tabii afetler, iklim değişikliği

3.     İstilalar ve işgaller

4.     Ekonomik sıkıntılar ve arsızlıklar

5.     Sosyal-içtimai işlevsizlik-fonksiyonsuzluk

6.     Bürokratik ve siyasi yetersizlik

7.     Din ve dinin istismarı

            Yukarıdaki yedi hususun tamamı 21. yüzyılın içinde yaşadığımız döneminde fazlasıyla mevcut. Üstelik Yeni Dünya Düzeni bağlamında giderek ivme kazanacağı da anlaşılıyor.

            Tainter de Chaisson gibi medeniyetlerin karmaşık-kaotik sistemler olduğunu ifade etmektedir. Tainter'e göre toplumun karmaşıklığı arttıkça toplumu korumak için lüzumlu girdilerin üstel olarak artması gerekmektedir. Chaison analizinde özel olarak enerji birimlerinden söz ederken, Tainter bunun yerine, emek, sulama, ürün ve emtia gibi hepsi paraya dönüştürülebilen ve sık sık alım satıma konu olan potansiyel olarak depolanmış muhtelif enerji değerlerinden söz etmektedir. Tainter analizinde bir adım daha ileri giderek, medeniyet ölçeği ile beraber üstel olarak artanların sadece girdiler değil aynı anda çıktılar da olduğunu ve sunulan kamu mal ve hizmetlerin itibariyle ölçüldüğünü de devletin girdi birimi başına gerilediğini göstermektedir.

            Bir toplumdaki yatırım getirileri zaman içinde ve karmaşanın artmasıyla azalmaya başlar ve negatife döner. Üretken olmayan araçlara servet birikimi teşebbüsleri artar. Faiz swapları/takasları ile gelecek pazarlayan "future kâğıtları" alır başını gider. 2016 sonunda bu türden işlemlerin küresel toplamı 2.7 katrilyon dolardır. Yani seçkinler ve bürokrasi işbirliği ile postmodern finans/para oyunları artar. Toplumun geniş kesimi banknot paraya olan güvenini yitirir, güvenli liman aramaya başlar.

            En güvenli ve likit liman ise kıymetli metallerdir. Özellikle kriz dönemlerinde 2016 yılı sonunda küresel ekonominin milli gelir toplamı 85 trilyon dolar iken küresel piyasada işlem gören ve hemen hemen tamamı sanal dünyada işlem gören 840 trilyon dolarlık bir para sirkülasyonu mevcut. Küresel finans endüstrisi öyle bir noktaya geldi ki 2008 krizinden sonra küresel serbest piyasa kapitalizminin vicdanı rolünü üstlenmeye çalışan IMF, bu süreç böyle sürüp giderse bir sonraki sefere muhtemelen "kurtarma yapılmayacağına" ilişkin ikazlarda bulunmaya başladı. Çünkü küresel finans endüstrisinin taşeronları konumundaki IMF, WB, WTO gibi küresel kurumlar bile her yerde kıyameti görüyor.

            IMF'nin yukarıdaki hususta haklı olduğu bir nokta var. Hakikaten inovatif/yaratıcı muhasebe-finans teknikleri ile çığır açan değişikliklerin doğuşuna şahitlik edeceğimize dair her neviden sebep mevcut... Küresel elitler IMF'yi "Küresel Merkez Bankası"na dönüştürmek istiyor.

            İnsanlık topyekün itiraf etmiş durumda ki, genel izlenim, post modern dünyada etrafımızdaki her şey tamamen yeni olduğunu düşündürüyor. Bu durum her şeyden daha çok para için geçerli.

            Sanal paranın doğuşu, nakit paranın giderek plastiğe dönüşerek soyutlaşmasını, doların elektronik bilgi sinyalleri haline getirilmesinin insanlığı eşi ve benzeri görülmemiş, yepyeni bir para-finans dünyasına taşıdığına şahit oluyoruz. Dijital teknoloji ile para giderek fahişeleştirildi.

            Buna mukabil konuyu geniş bir tarihsel boyutta ele alırsak, ilk dikkatimizi çeken husus sanal paranın hiç de yeni olmadığıdır. Gerçekte, paranın asıl şekli budur. Kredi sistemleri, çetele, hatta masraf hesapları, nakit paradan çok önce vardı. Bunlar medeniyetin kendisi kadar eskidir. Evet, tarihte külçelerin hâkim olduğu -altın ve gümüşün para olduğunun varsayıldığı- dönemler ile paranın bir soyutlama- sanal bir hesap birimi olarak varsayıldığı dönemler arasında gidiş gelişler görüldüğü doğrudur ama tarihi olarak önce kredi-para gelir; günümüzde şahit olduğumuz şey ortaçağda, hatta antik Mezopotamya'da açıkça akla uygun kabul edilen varsayımların geri dönüşümüdür. Ama siyasi-iktisadi-sosyal olaylarda tarih bize hayal edebileceğimiz şeylerin büyüleyici ipuçlarını veriyor.

            Bir başka anlatımla postmodernizm, neoliberal küreselleşme ya da daha popüler tanımlamayla "Yeni Dünya Düzeni, içinde bulunduğumuz modern çağın insanlığa modern-ilkçağ olarak dayatılması projesinden başka bir şey değildir.

            Neoliberal küreselleşme, 1978Washington Muabakatı'ndan günümüze -ki çok kısa bir zaman- insanlık âleminin ortak ürünü medeniyeti çökme noktasına getirmiştir. Tainter'in de  dikkat çektiği gibi bir medeniyet içindeki milletlerin çöküşü ile medeniyetlerin çöküşü arasında fark vardır.

            Kaos/karmaşa teorisi bağlamında günümüzde ziyadesiyle bütünleşmiş, ağlarla iç içe girmiş neoliberal temelde küreselleşmiş dünya devletleri, topyekün bir çöküşe doğru pupa yelken gidiyor. Tainter'e göre: "Artık hiçbir tekil millet çökemez. Dünya medeniyeti bir bütün olarak parçalanacak".

            Parçalanma ve çöküşün domino taşı ise dolardır.

            Parasal Armagedon'dan en az zararla çıkmanın yolu ise kıymetli metallere yatırımdan geçer.