Geçmiş olsun İstanbul!

Abone Ol

Çarşamba öğle saatlerinde İstanbul’da meydana gelen 6.2’lik deprem hepimizi korkuttu. 
Çok şükür can kaybı ve ciddi mal kaybı söz konusu değil. 
Ancak herkesin bir anda yüreği ağzına geldi doğal olarak. 
Ülkemiz deprem kuşağında. 
Çok büyük depremler yaşadık…
Çok sayıda insanımızı kaybettik depremlerde.
Çok sayıda insanımız mağdur oldu.
Ancak yaşanan depremlerden ders çıkardığımız söylenemez.
Hele hele İstanbul gibi büyük bir metropolde yaşanacak şiddetli bir depremin nelere mâl olacağını çok yazdık…
Şahsen bendeniz bu konuda belki en az on yazı yazmışımdır…
Her şeyden önce İstanbul ülkeye kan pompalayan bir kalp gibi
Nüfusun önemli bir kesimi İstanbul’da yaşıyor
Üretimin, verginin, istihdamın çok büyük kısmı İstanbul’da gerçekleşiyor.

İSTANBUL ÇÖKERSE TÜRKİYE ÇÖKER

Yani böyle bir durumda ortaya kocaman bir milli güvenlik sorunu çıkar
Belki yüzbinlerce insanımız binaların altında kalarak hayatını kaybeder
Allah korusun kimse istemez ortaya böyle bir durum çıksın
Tam da bu yüzden merkezi hükümet ve belediyeler seferber olmalı, kentsel dönüşüm için seferber olmalılar. 
Bakın “kentsel dönüşüm” diyorum “kentsel bölüşüm” değil
Mesele bir rant kavgasına dönüştürülmeden çözülmeli
Ama kaç kişinin umurunda?
Kaç yetkilinin umurunda?
Emin değilim
Bilhassa yerel yöneticilerin çoğunun umurunda değil
Gerçi şu an hapiste ama Ekrem İmamoğlu’nun çok da umurunda olmadığı ortada
Farklı tarihlerde açıklamaları var: “planlama yapıyoruz”
2019’da yapmış, 2021’de yapmış, 2023’te yapmış…
Hep plan yapmış, başka bir şey yapmamış
Oysa ki bize lazım olan eylem…
Lafla peynir gemisi yürümez
Konser bütçesine ayırdığı 5 milyar küsur, kentsel dönüşüme ayırdığı 3 milyar küsur…
Olacak şey değil!
Şimdi İBB’nin 560 milyarını iç etmek suçlamasıyla cezaevinde
Ama hakkını teslim edelim bir doğal afette ilk defa Ekrem Bey İstanbul’da 
Bodrum’da değil, Antalya’da değil, İtalya’da değil…
İlk defa bir doğal afette İstanbul’da 
Ama bu defa cezaevinde
Herkes layığını bulur elbet
Bakalım mahkeme ne karar verecek
Öte yandan parti ayırt etmeksizin bir şey söyleyeceğim
Belediyeler gereksiz ve ikincil, üçüncül ihtiyaçlar için yaptıkları harcamalarla gerçekten milletin sırtında yük olmaya başladılar
Eskiden bazı yazılar yazardım, işte “yerel yönetimler önemli, yerel demokrasi gelişmeli” filan diye…
O kadar pişmanım ki şimdi
Belediyeler artık savurganlığın, hoyratlığın, israfın merkezi olmaya başladılar
Çalgı çengi belediyeciliği öne geçti
Vur patlasın çal oynasın…

KONSER BELEDİYECİLİĞİ NE YAZIK Kİ ÖNE GEÇTİ

Rüşvet, iltimas, yolsuzluk almış başını gidiyor
Şimdi bakıyorum bir belediyenin esaslı hizmetleri neler diye, aklıma hemen temizlik, altyapı, çevre, imar gibi işler geliyor
Suyun akmazsa olmaz, çöpün toplanmazsa olmaz, çevren kirlenirse hiç olmaz!
Ama konser olmasa yaşarsın, tiyatro olmasa yaşarsın, festival olmasa yaşarsın
Bırakalım bunları özel şirketler yapsınlar
Neden kamu kurumları şarkıcılara türkücülere dünyanın parasını ödemek zorunda?
İşte İzmir’de Tarkan işi patladı, Ankara’da Ebru Gündeş işi patladı
Başka yerlerde başka işler patladı
Ebru hanım kusura bakmasın kendisine bir sözüm yok o işini yapıyor, şarkısını söylüyor ve bir kaşesi var elbet
Sorun belediyelerde…
Yapılan organizasyonlar eşe dosta para aktarma aracı haline geldi
Kentsel dönüşüm gibi acil ve öncelikli işler dururken belediyeler konser, twerk dansı gibi saçma sapan işlere para harcıyorlar.
Konseri kendisi saçma değil, nerede yapıldığı, nasıl yapıldığı, kim tarafından yapıldığı meselesi saçma
Bir de artık kim yolsuzluk, hırsızlık yapıyorsa sığaya çekilsin. 
İktidar muhalefet fark etmez
Hukuk da ayrıca siyasi güce köle haline getirilmemeli
Şimdi Ekrem tamam, İBB’de patlayan lağımın ardından içeri çağrıldı, peki daha evvel geçmişini bildiğimiz, memuriyetten belediye başkanlığına yükselmiş, oradan para babası olmuş, TV kanalları açmış, bilmem ne yapmış adamlar neden sığaya çekilmiyor?
Pazarlarda limon satarak harçlığını çıkaran adamlar nasıl oldu da yıllar içinde para babası oluverdiler?
İşte bunların da üzerine gidilmesi lazım!
Neden kollanıp, korunuyorlar
Şimdi Osmanlı’yı kötülüyor millet…
Kurban olmuşsunuz Osmanlı’ya…

OSMANLI'DA MÜSADERE SİSTEMİ VARDI

Kamu kaynakları üzerinden zenginleşen kamu yetkililerinin malları müsadere ediliyordu
Neden bugün de aynı şey olmasın?
Şimdi birileri “adam çalışmış kazanmış, sen de kafayı kullan kazan” diyecekler…
Bu bahsettiğimiz belediye başkanlarının, devletten gelen bir miktar maaşın dışında, hadi büyükşehirlerde iştiraklerden aldıkları yön kur. bşk. ödemeleri de dahil olsun, başka hangi resmi kazançları var?
Bu ülkede hem belediye başkan yardımcısı olup hem bulundupu konumun gücünü ve imkanlarını kullanan, dışarıda müteahhitlik yapan insanlar var!
Bu kulaklar neler duydu!
Bu durum ahlaki açıdan tasvip edebileceğimiz bir durum mu?
Herkes her şeyi biliyor da herkes kendi kıçından korkuyor, başıma bir iş gelir diye…
Ataşehir’in bir belediye başkanı vardı zamanında…
Karısı da siyasette iyi bir yerde idi.
Bir gazeteci bu herifçioğlunun bazı kirli işlerini yazacak oldu, adamcağız iki gün sonra siyah bir minibüsten inen birkaç ayı tarafından darp edildi!
Memleketin hali böyle, yiyen de yediren de seviliyor işin aslına bakarsanız
Genel olarak toplumsal ahlakımız çökmüş vaziyette
Bir gün Üsküdar’da otururken, çay bahçesine Mehmet Bekaroğlu geldi…
Orada şunu anlattı: 
Bekaroğlu vekil olmuş Rize’den, Trabzon’da benzin alırken pompacıların konuşmalarına şahit olmuş. 
Ben diyor o zamanlar Skoda Fabia marka bir araca sahibim…
Pompacı konuştuklarını Bekaroğlu’nun duymadığını zannediyor
Demiş ki adam “bak bu Mehmet Bekaroğlu değil mi? Vekil bu şu an. Bindiği arabaya bak! Adam gibi bir araba bile alamamış altına, kendine hayrı olmayan adamın ne hayrı olur memlekete!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER ANLATMIŞTI

Sırrı Süreyya İBB başkan adayı olunca millet buna demiş ki “abi senin başında bir dairen bile yok, annenin başında bir evi yok, kendisine faydası olmayan adamın İstanbul’a ne hayrı olur!
Ayrıca demişler ki ona; “Senin İBB bütçesinin büyüklüğünden haberin var mı? Anasına bir daire alamayan adam bu bütçeyi nasıl idare edecek!”
Şaşırdım diyor tabi Sırrı Süreyya Önder…
Bu millet böyle, çok da yapacak bir şey yok şu an….
Millet düzelmedikçe, şark kurnazlarını tepesinde gezdirdiği müddetçe, biz daha çok kentsel dönüşüm, deprem konuşmaya devam ederiz. 
İstanbul’daki mevzu tam olarak da bu…
Allah acıdı belki İstanbulluya ki deprem hafif atlatıldı.
Süre açısından biraz daha fazla olmuş olsaydı ya da şiddeti bakımından belki İstanbul’un yarısı yıkılırdı.
Allah muhafaza buyursun, içimizdeki dürüstlerin, kalbi güzellerin, harama helale dikkat edenlerin, yaşlıların ve hamile annelerin hatırına…

ALEVİ CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI OLSUN MU?

Geçenlerde Savcı Sayan gündeme getirdi.
“Alevilerden bir cumhurbaşkanı yardımcısı olsa iyi olur”.
Benim haberim olmamıştı bu açıklamadan.
alevihaberler.com sitesini yöneten değerli Ali Rıza Özkan watsap mesajı ile haberdar etti.
Savcı Bey Alevi değilmiş, sünni imiş, kişisel bir beklentisi yok
Sırrı Süreyya gibi…
Sırrı da Kürt değil, Türkmen kökenli bir ailenin çocuğu.
O da barış olsun, kardeş kanı dökülmesin diye uğraşıyor.
DEM içinde yer alması başka bir bahis.
O noktada eleştirebileceğimiz noktalar elbette var.
Savcı Sayan da CHP’den AKP’ye geçmiş bir isim.
Sosyolojik haritamızı, sinir uçlarımızı iyi bilen birisi.
Toplumsal barışa ve farklılıkların kamusal planda görünür hale gelmesi bakımından Savcı Sayan’ın teklifi önemli.
Şimdi bazı Kemalist-Alevi arkadaşlarımız biraz alınacaklar ama resmi ideoloji başlangıçta Alevileri, Kürtleri, İslami hassasiyeti olan Sünni Müslümanları dışlayarak rejimi ihdas etti.
Belki üniter devlet olmanın beraberinde getirdiği sıkıntılardı bunlar.
Yani imparatorluktan cumhuriyete geçişin sancıları.
Ama bugün gelinen noktada rejim büyük oranda değişti, anlayış değişti, mesela en katı milliyetçi parti MHP bile artık barışın gelmesi için söylemlerini yumuşatmış vaziyette.
Aslına bakarsanız görürsünüz ki şu an Devlet Bahçeli ile Sırrı Süreyya’nın geldiği ve durduğu nokta aynı.
Kürtlük ve Alevilik meselesinde rejim de toplum da yumuşadı.
Bu durumda Alevi toplumundan şöyle aklı başında, ehliyet sahibi, vatanperver, bozguncu örgütçülerle oturup kalkmamış bir CB yardımcısı neden atanmasın? 
Şahsen ben bunu desteklerim.
Mesela rahmetli Özal kendi iktidarı döneminde Alevi işadamlarını çağırır çeşitli devlet işlerini görmeleri için onlara da ihalelere girmelerini salık verirmiş.
Aynı şeyi bugün AKP de pekala yapabilir…
İşin bir başka kısmı Türkiye’de Alevilerin CHP denilen (hele hele de bugünkü CHP) fitne ve şer yuvasının tekelinden ve tasallutundan kurtulması şart.
Bu konunun detayına sonra girmek üzere bir kenara bırakıyorum, aklı başında insanlar ne demek istediğimi hem tarihsel gerçeklik hem de realiteyi hesaba katarak çok rahat anlayacaklardır.
Son söz olarak şunu söylemek yerinde olur: 
Toplumsal gerçekliğe saygılı Atatürkçülere bir sözüm yok.
Ancak kendisini Kemalizm’in zehirli ağına atarak millete sövüp sayan, milletin değerlerini aşağılayan, kendisini Anadolu insanından tecrid eden ister Alevi ister Sünni olsun elbet bir gün tarih ve hukuk önünde hesap verecektir.
Bazı Alevi kardeşlerimizin Kemalizm’in arkasına sığınarak (maalesef tarihsel olarak onlar için çok da emin bir sığınak değildi) bugün örgütçü bazı kalpazanların peşinden koşmaları inanılır gibi değil.
Sözde Sünni kesimden de bugünkü CHP ve ona bağlı uydu örgütlere paravan haline gelmiş bir kesim var.
Bu kafayla bu ülkede bir adım yol alamayız.
Benim inandığım ve güvendiğim kitle ortalama Anadolu insanını temsil eden, aklı başında, milli değerlerine bağlı Alevi ve Sünni toplumudur.
Çıkış noktamız tam da budur.
Yani Anadolu mayası…
Hacı Bektaş’ın, Yunus’un, Mevlana Celaleddin’in, Anadolu erenlerinin yolu…
Bu yola tüküren ve bu yolun türabı olanlar ortada…
Biz bu yolun türabı olanların yanındayız.
Öyleyse Ali Rıza Özkan ve Savcı Sayan’ın teklifine ben de evet diyorum!