Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide ile bir araya geldi.

İki bakan daha sonra ortak basın toplantısı düzenledi.

Bakan Fidan’ın açıklamasından öne çıkanlar şöyle:

“Türk dünyasına yönelik, çalışmalarımız kesintisiz devam etmekte. Özellikle Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, son yıllarda Türk dünyası ile iş birliği çalışması büyük bir atılım, hatta adım atılarak tarihe diğer adımlarla bir araya geldiğinde devasa adımlardır. Anadolu'nun merkezinde kurulan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Sovyetler Birliği döneminde de Türk dünyası ideali olmuştu. Bugün bağımsız Türk cumhuriyetleri varken de Türk dünyası ideali var. Bundan sonra da Türk dünyası ideali olmaya her zaman devam edecek.

Bu yolda Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yapılan çalışmalar kesintisiz bir şekilde devam etmekte. Bizim bu idealimiz tabii ki asla zayıflamayacak. Son yıllarda meydana gelen küresel gelişmeler ve Orta Asya'daki kardeşlerimizin ortaya koyduğu kapasite gelişmeleri, çalışmaları, ilerlemeler, küresel aktörlerin dikkatini çektiği gibi AB'nin de Orta Asya'ya olan ilgisini bariz bir şekilde artırdı.

Mösyö yeni sömürgeler istiyor... “Fransa Suriye’de tutunamaz” Mösyö yeni sömürgeler istiyor... “Fransa Suriye’de tutunamaz”

Bu bizim açımızdan anlaşılabilir bir durum ancak bu karşılıklı ilginin AB tarafından istismar edilmeye çalışıldığını gördüğümüz alanlar da var. Elbette biz bu gelişmeleri tüm boyutlarıyla yakından takip ediyoruz.

Gerekli girişimleri yapıyoruz, dostlarımızla temas halindeyiz, görüş alışverişi halindeyiz, bilgilendirme halindeyiz. Türk dünyası idealimize uygun bir biçimde hareket etmeye devam edeceğiz. Fakat burada başka bir sorunsal var, değerli arkadaşlar.

Bu son olaydan hareketle aramızı bozmak isteyen bazı maksatlı çevreler, bu sorunu bizim açıktan kamuoyunun önünde tartışmamızı istiyorlar.

Biz prensip olarak, ailevi konuları kamuoyu önünde tartışmamayı tercih ediyoruz. Türk dünyasıyla aramızı bozmak isteyenlerin manipülasyonları bu açıdan başarılı olmayacak. Buradan hükümetimize yönelik bir negatif, not yüklemeye çalışanların çabaları da başarılı olmayacak. Bu konuda attığımız adımlarla ve durduğumuz yerde Türk cumhuriyetlerine bizim gitmek istediğimiz istikameti belirlemiş haldeyiz, arkadaşlar. Bu konuda sağduyulu hareket etmeye devam edeceğiz. Her türlü konuyu aile meclisimizde ele almaya devam edeceğiz. Bu konudaki pozisyonumuz nettir.

Kıbrıs Türkleri de büyük Türk dünyası ailesinin asli ve ayrılmaz bir unsurudur. Bu gerçek asla değişmeyecektir. Türk dünyası bir bütün olarak Kıbrıs Türk'ünün yanında olmaya devam edecektir. Bu konudaki politikamızı sabırla sürdüreceğiz. Herkesin aynı anlayış ve kararlılıkla hareket etmesi, ailemizi daha da büyütecek ve güçlendirecektir. Bu arada Kıbrıs konusu açılmışken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilgili olan bazı,  son günlerde bazı çevrelerin ortaya attığı iddialar var.

Onlara yönelik de çabalarımız ortada. Doküman olarak, makale olarak, hükümet olarak, bakanlık olarak yaptığımız çalışmalar ortada. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'yle ortaya koyduğumuz çalışmalar, çabalar ortada.

Ama bütün bunların olmasına rağmen hala olmayan bir sorunu üretmeye çalışmak, olmayan bir problemi varmış gibi göstermeye, ortaya koyma çabası aslında bu konuda gayret gösteren odakların ne kadar çaresizlik ve açmaz içerisinde olduğunu da gösteriyor.

2017'de Crans-Montana'da Rum tarafı Kıbrıs Türkleriyle siyasi gücü ve ekonomik refahı paylaşmayı reddetti.

O anılan planlar ortaya ret cevabı konulurken de böyleydi. 2017'de Crans-Montana'da böyle oldu. Bugün Sayın Başkan kendileri burada, değerli dostum da bu son süreci son derece iyi hatırlıyor. Kendisiyle de aslında bu konuyu içeride konuştuk.

Kendisi bana o dönem Kıbrıs özel temsilcisi olduğu için o günleri, tecrübelerini aktardı, vizyonunu anlattı.

O günden sonra Kıbrıs Türk tarafı federasyon modelinden çekilmiş durumda. Biz de sonuç vermeyecek müzakerelerle vakit kaybetmeyeceğimizi defalarca ifade ettik ve ondan sonra yeni bir model arayışında bulunmaya devam ediyoruz.

Geçtiğimiz Mart ayında Cenevre'de yapılan toplantıda federal model BM tarafından telaffuz dahi edilmedi. Bunun yerine biz, adadaki iki tarafın iş birliği yapabileceği alanlar üzerinde durduk.

Biz Türkiye olarak şunu görüyoruz: Bir taraftan adada bir dondurulmuş sorun var, iki tarafta kendi sınırları içerisinde, kendi idarelerini, yönetimlerini altında yaşamaya devam ediyor.”