MERT SAYAN – HABER MERKEZİ
Doğu Akdeniz’de yıllardır çözülemeyen Kıbrıs meselesi, uluslararası diplomasi ve enerji politikalarının merkezinde kalmaya devam ediyor. Türk tarafının “iki devletli çözüm” çağrıları sürerken, Avrupa Birliği’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yönelik siyasi desteği ve Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkelerin GKRY ile kurduğu diplomatik ilişkiler dikkat çekiyor.
Kıbrıs Gazisi Emekli subay ve araştırmacı-yazar Atif Ürük, Samimi Haber’e Kıbrıs meselesine dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Avrupa Birliği’nin (AB) Kıbrıs meselesinde Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan'ın ardından Türk Devletleri Teşkilatı üyesi Kırgızistan'ında anlaşmasının ardından konuşan Ürük, 1974 Kıbrıs Harekâtı'nda bölüm komutanı olarak görev yaptığını belirterek, adaya çıkan ilk askerlerden biri olduğunu ifade etti. Ürük, harekâttan önce de Kıbrıs’a gittiğini vurgulayarak, sürecin en başından itibaren içinde yer aldığını söyledi.
Kıbrıs’la ilgili çeşitli kitaplar kaleme aldığını dile getiren Ürük, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’daki gelişmelerin yalnızca bölgesel değil, küresel enerji politikaları açısından da değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Günümüzde savaşların büyük çoğunluğunun enerji merkezli yürütüldüğünü belirten Ürük, bu durumun geçmişte de benzer şekilde seyrettiğini ifade etti.
“ESAS MESELE ENERJİ MÜCADELESİ”
Ürük, Doğu Akdeniz’deki enerji rekabetinin Kıbrıs konusunu daha da kritik hale getirdiğine dikkat çekerek, bu çatışmaların sadece siyasi değil, ekonomik temelli olduğuna işaret etti. Özellikle Orta Asya’daki doğal kaynakların işletilmesi ve bu kaynaklardan stratejik fayda sağlanmasının önemine değinen Ürük, tüm bu gelişmelerin arkasında yatan esas unsurun enerji mücadelesi olduğunu vurguladı.
“KKTC’NİN TANINMASINI ARZU EDİYORUZ”
Kırgızistan, Semerkant'ta düzenlenen Orta Asya-AB Toplantısında BMGK tarafından alınan 541 ve 550 sayılı kararlara bağlılığını bildirmesinin ardından Ürük, adada fiilen iki ayrı devlet bulunduğunu hatırlattı. Ayrıca, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) uluslararası alanda tanınması gerektiğini vurgulayarak; “İki ayrı devlet varsa, sadece birinin tanınmasını kabul etmek yeterli değildir. Bu siyasi bir tercihtir ve kararı siyasetçiler verir, ancak biz KKTC’nin resmen tanınmasını arzu ediyoruz” dedi.
KKTC’nin, tanınmaması konusunda AB ile yapılan anlaşmada Türk Devletleri Teşkilatı içinde bulunan 3 ülkenin ardından bunları takip edenlerin olacağını ifade eden Ürük, Kırgızistan’ı işaret etti. Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın ardından Kırgızistan’ın AB ile anlaşmasına dikkat çeken Ürük, KKTC’nin kullanılmasının istendiğini ifade etti. Ayrıca, Türk dünyası ülkelerinin bu konuda yaptıkları beyanları ‘ne yazık ki’ diye nitelendirdi.
Ürük, Türk Devletleri’nin Güney Kıbrıs’ta büyükelçilik açmasıyla konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde (GKRY) Büyükelçilik açma kararını ilk alan Ocak ayında Kazakistan. İstanbul'da bir ay önce İtalya’da Büyükelçisini bu konuda görevlendiriyor. Büyükelçilik görevlendirmesinde pay sahibi olan İtalya’dır. Temsilciliği tüm değerlendiriyor orayı, Güney Kıbrıs’a. Şimdi sırada bunu takip edecek olan Türkmenistan geliyor”.
AB ORTA ASYA İLİŞKİLERİ
Öte yandan, Türk Devletleri Teşkilatı üyeleri Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan ile Orta Asya ülkesi Tacikistan'ın imzaladığı ortak bildirinin 4. Maddesinde; “Biz, Kazakistan, Kırgız Cumhuriyeti, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Avrupa Birliği liderleri şu sonuçlara vardık: 4. (1., 2. 3. maddelerdeki) prensiplere saygı duyacağımızı taahhüt ederiz. Özellikle uluslararası ve bölgesel çerçevedeki tüm devletlerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı duyacağımızı ve bunlara karşı adım atmaktan kaçınacağımızı taahhüt ederiz. Bu ruhla, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 541(1983) ve 550 (1984) sayılı kararlarına güçlü tahahütümüzü yineleriz. Vurgularız ki bölgesel işbirliği çerçeveleri bu uluslararası prensiplere saygı duymalıdır. AB-Orta Asya ilişkilerinin geliştirilmesi için bu büyük öneme sahiptir”.
541 sayılı karar, 15 Kasım 1983'de KKTC ilan edildikten sonra Rum yönetiminin şikayeti üzerine toplanan BM Güvenlik Konseyi tarafından 13 oyla alınmıştı. Karara, kardeş Pakistan red oyu verirken, Ürdün ise çekimser kalmıştı.
“TÜRK DEVLETLER İLE İLİŞKİLER GELİŞTİRİLMELİ”
Ürük, bu gelişmelerden sonra Türkiye’nin Türk Cumhuriyetleri ile olan ilişkilerini daha da geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Ürük, bu ülkelerin tarih boyunca zorlu süreçlerden geçtiğine dikkat çekerek; “Sovyetler Birliği döneminde büyük baskılar gören Türk Cumhuriyetleri, bugün bağımsızlıklarını koruyabilmek için güçlü iş birliklerine ihtiyaç duyuyor. Türkiye bu noktada irtibatı kesintisiz sürdürmelidir” ifadelerini kullandı.
Türk dünyasının kültürel ve tarihi bağlarının güçlendirilmesi gerektiğini belirten Ürük; “Mustafa Kemal Atatürk döneminden itibaren Türkiye, Türk topluluklarına her zaman sahip çıkmıştır. Cumhuriyet döneminde de bu bağlar çeşitli düzeylerde korunmuştur. Bugün ise bu ilişkileri çok daha ileriye taşımak zorundayız” şeklinde konuştu.
Türkmenistan örneği üzerinden değerlendirmede bulunan Kıbrıs Gazisi Emekli subay ve araştırmacı-yazar Atif Ürük, Orta Asya’daki Türk coğrafyasının, kültürel ve dil birliğinin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahip olduğunu söyledi. Ortak kültürel kimliğe dayalı bir iş birliği modelinin önemine dikkat çeken Ürük; “Bu bölgelerde özellikle dil birliğinin sağlanması ve hissedilmesi, kültürel açılımlar ve ortak politikalar açısından elzemdir. Dilde birlik, siyasi ve ekonomik iş birliğinin temelidir” diye konuştu.